Hayal ve umut ekonomisi, aslında bu bir talan düzeni
Ben kendimi bildim bileli bu ülkede ‘müsadere edelim, el koyalım, vergiye çarptıralım, boşta arsa kalmış ona çökelim, köşede bi fabrika sahipsiz kalmış talan edelim, kazı yapalım gömü bulalım’ mantalitesi geçerli. Bugüne kadar gram yenilikçi ve üretici bir vizyon göremedim.
Neden toplumumuza bu yağmacı kültür kanıksattırılmaya uğraşılıyor? Artık bu avcı toplayıcı içgüdü o kadar işlemiş ki toplumun damarlarına toplumsal her alanda yağma görür hale geldik.
- Sözde Akdeniz’de doğalgaz arıyoruz, buluyoruz onun parası gelince kralız..
- Ay’a gidiyoruz oradan değerli maden ve taşları getirince yükseleceğiz.
Neden ülkemizde sürekli böyle bir algıya maruz bırakılmaktayız? İnsan olmanın gereği, mirası ya da ele geçirilenleri ezmekten mi ibarettir?
Yoksa yatırım yapıp ortaya bir değer yaratıp akabinde düzenli gelir akışı sağlayarak kendine ve çevrene katkıda bulunabilmek midir?
- Çok mu zor elimizdekinin üzerine katma değer yaratarak dış ticaret yapmak?
- NASA OLALIM, SPACEX, MİCROSOFT, ALPHABET YARATALIM GİBİ HAYALPEREST KLİŞELERDEN BAHSETMİYORUM!!
- Çok mu zor teknolojiyi kullanarak verimlilik artışı sağlayıp tarımda çok katlı üretim yapmak ve Hollanda misali astronomik gelirler elde etmek?
- Çok mu zor göbeğinde bomba patlamayacak biçimde ülkenin güvenliğini sağlayarak, iyi bir PR çalışması yapıp ülkeyi dünya turizmine pazarlamak?
(Bunları söylüyorum çünkü şu anda Tarım, komple ithalata dayanmış durumda. Sanayi, komple imitasyon, eşantiyon mal üretimi yapıyor. Eğer geçmiş iki sezonda olduğu gibi, 2021 sezonunda da turizm sezonu kaçırılacak olursa, dış açık ve kur artışı toplumsal kaos yaratır. Böyle bir durumda 2021 yıl sonu fiyat artışları, 2021 Ocak ayındaki fiyat artışlarına rahmet okutur. Turizm sezonunun ıskalandığını gören bilinçli vatandaşlar ise haklı olarak döviz pozisyonu alıp beklemeye başlar.)
Avcı ve toplayıcı neandertal günlere geri dönüyoruz gibi. Arada bir göçebeliğe geçiş yapabilenler ise haklı olarak bu kültürden kaçıp ülkeyi terketmekte…
Eskiden Türk toplumu böyle değildi, kıyın kıyın hissettirmeden planlı bir şekilde yağmacı arap kabilelerine dönüştürüldük. Ve hepimiz dönüştürülen, yağmalanan bu ülkenin birer kimliğini taşımaktayız!
Herkes tuttuğunu ve kopardığını kâr sayarken gerisini umursamamakta…Fakat bin bir zorlukla kurulan modern Türk toplumu kurumsal, ekonomik, sosyolojik ve ahlaki olmak üzere her açıdan mortingen şitraze... Bilmem farkında mısınız? Bir gün gelecek herkesin kâr saydığı, tuttuğu, kopardığı elinde kalacak.(değeri sıfırlanmış bir biçimde)
Bu yozlaşmanın ve ahlaki çöküşün önünü alabilmek için:
- Fen ve meslek liselerinin sayısının artırılması[eğitim reformu],
- Cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi günün ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve stratejik öneme sahip ithal ikameci yapıda imalat sanayi kurulması [sanayi reformu],
- Tarımı ithalata dayandırma politikasından vazgeçilip yerli çiftçiye modern tarım üretiminde destek verilmesi[tarım reformu] gereklidir.
Neoliberalizm ile islami yönetim şeklinin bir sentezi olan azılı siyasal islam ideolojisi, bu yukarıdaki reformlarla birebir çelişir. Siyasal islamın refah ve kalkınma hedeflerinden çok daha öncelikli olarak bir ‘ ideoloji’si vardır. Bu yüzden mevcut sistem ile yukarıdaki reformlar yapılıp ülkenin refahını artırıcı politikaları gerçekleşemez. Çünkü siyasal islamın gereği lider bağımsız bir ülke değil uydu ülke yaratmaktır.
→Uydu ülkenin sanayisi fason, imitasyon ve eşantiyon imalat yapmaktan öteye geçemez!!
→Uydu ülkenin tarımı dış ithalata dayandırılır ki yurtiçindeki yerleşik halk doyum noktasına ulaşıp zenginleşmesin, üretip kâr etmesin. İçerde ve dışarda ‘bağımlı nüfus’ hali korunabilsin!!
→Uydu ülkenin eğitimi bilimden uzak, ortaçağ ve arkaik modellerle doldurulur ki halk gerçeklikten olabildiğince koparılsın, muhtaç ve el açar bir halde oyalansın, dursun.